HAKKI YALÇIN – HESAP!
Yalan değil Fenerbahçe’nin Dinamo Kiev’i eleyeceğini sanmıştım. Birinci maçtaki ofansif zenginlik, iki kadro ortasındaki güç istikrarı, her şeyden değerlisi İstanbul’daki atmosferin buna yeteceğini düşünmüştüm.
Ama “genç” başladıkları maçı “ihtiyar” bitirenlerin kendilerini Devler Ligi’ne yakıştıramadıklarını hesaba katmamışım. Burnu havada dolaşanların ayaklarının birbirine dolanması birinci değil son olmayacak.
Geçen yazımda vardı, “sahip çıkılmayan prensipler gün gelir bütün ekibi silkeler!” Ayrıyeten sıkıntının teknik boyutları var. Kendinde olmayanın farkına varmazsan olacağı budur.
Kaç yıldır “gerçek golcü” yokluğunu ezberleyen bir kadronun kaçınılmaz mukadderatıdır bu.
İşin özü; Dinamo Kiev’in gariban sandalı devler denizinde yol alırken Fenerbahçe’nin görkemli gemisi battı. Lucescu görkemli bir imza attı.
Fenerbahçe maçtan evvel sükseli bir kartvizit bastırırken, Lucescu emeğin pankartını açtı.
Uzatmalarda saha ortasında su içmeye yatan Fenerbahçeli futbolcularla, kendi teknik yöneticilerinin başında kazanmanın krokisini içerken dimdik ayakta duran Dinamo Kiev futbolcuları ortasındaki fark her şeyi anlatmaya kâfi.
Maçtan sonra “taraftarımız oyundan memnundur” diyen Jorge Jesus’un tüm telaffuzları alçıya alınmalıdır.
Fenerbahçe’nin teknik yöneticisi, İsmail’in kırmızı kart görmesini maçın kırılma anı saymakla, rakibin emeklerine hürmet duymak ortasındaki imtihandan da yenik çıkmıştır, Şampiyonlar Ligi hayalini yok etmekten de.
Tabii ki ligde farklı bir Fenerbahçe izleyeceğiz fakat kaybolanları kim geri getirecek? Fenerbahçeli çocuklar gruplarını Şampiyonlar Ligi’nde görebilmek için daha kaç yıl bekleyecek?
Böylesine kıymetli bir maçın ve yıllanmış hayallerin kayıplarını kim ödeyecek? Var mı o denli bir babayiğit? Gelse o er meclise kulak versek o sese üzücü mı olur?
O sesler ya dış güçler masalında duyulur ya mazeretlere sığınma kıssalarında.
Varsın Şampiyonlar Ligi hasretini ikiye katlasınlar, böylesine içler acısı bir sonucun bedelini de medyadaki yağcılarıyla birlikte kutlasınlar.
Ama kimse merak etmesin, birkaç gün sonra yeni fallar açılır dilekler tutulur. Hasret fenerini söndürenler dünyayı parmaklarında döndürürken her şey çabuk unutulur.
Bu ülkede yanlışlara apolet tıkılır da ufukta birikenlerin hiçbir kararı olmaz. Nasılsa dramatik gösterilere yüksek faiz veriliyor da bir türlü hesap verilmiyor!