EMRE BOL – ELDE KUPA KALDI
Uzun vakittir beklediğimiz bir takımla alandaydı Fenerbahçe. Bu dizilişi Jorge Jesus mu, idare mi yaptı bilinmez lakin yapanın ellerine sağlık! Futbol mutlaka istikrar oyunudur dostlar. Yalnızca hamle etmekle olmaz. Bu 4’lü savunma çizgisi bence herkese itimat verdi.
Kayserispor üzere Spor Toto Muhteşem Lig’in güçlü gruplarından birine karşı çok konuma girerek ve çok az konum vererek müsabakayı bitirdi. Jorge Jesus, Emre Mor’u sonunda gördü. Yahu bu adam ligin en yeterli kanat oyuncularından biri. En değerli özelliği ise topu sürerken orta-şut atabilmek. Bunu rastgele bir oyuncu kolay kolay yapamaz. Portekizli teknik adam, o bölgede İrfancan’ı oynatarak bitirdi neredeyse Arda Güler’i de yakıyordu.
Fenerbahçe bu sistemle ligi oynasaydı şu an puan farkıyla öndeydi. Şu anda ise alınması en olası kupa Türkiye Kupası üzere görünüyor. Ligde ne yaparlar bilemem lakin kupada sonuna kadar bu türlü devam etsinler.
Çağdaş Atan çeyrek final maçında karşısında çok sert ve organize bir Fenerbahçe buldu. Lakin bu kadar finale yakınken kaleci rotasyonu yapıp Cenk’i kaleye koymak onun kusuruydu. Uzun vakittir oynamayan Cenk yediği gollerin hepsinde kusurluydu. Taraftarda bir küskünlük görüyorum. Olağan ki haklılar lakin en azından kupa maçlarında dayanak olsunlar. Çünkü elde bir tek o kaldı.
GÜRCAN BİLİÇ – 4’LÜ İLE YARI FİNALE
Emre Mor’un gollerinden sonra gelen “Yönetim istifa” tezahüratları ile öfkesi dinmemiş, maç seyretmeye değil hislerini açıklamaya gelenlerin “hesap gecesi” çıktı karşımıza. Bütün gün iletiler, twitler kombinesini devretmek isteyenlerle doluydu. Fenerbahçe taraftarı büyük bir hayal kırıklığı yaşıyordu ve bunun acısını kimden çıkaracağını şaşırmıştı.
Çeyrek Finalin son maçında, Trabzonspor ve Galatasaray’ın elendiği bir yolda, kadroları için tahminen de “en önemli” hale gelen maç kimsenin umurunda değildi. Taraftarlık şuuru gitmiş, yeniden “seyirciler” oturmuştu koltuklara. Kayserinin golüne karşın, rakibe konum vermedi sayılır ekip.
Bütün aksiliklere ve baskıya karşın, dört gün öncesi hiç olmamış üzere oynamayı da başardılar. Kayserispor çetin bir rakip. Ne yapacağı muhakkak değil. Buna karşın maça ortak olamadılar hiçbir kısımda. Arao’nun “Jesus Brezilya’ya çok uygun” dediği için topla buluştuğunda protesto edildi.
Ne deseydi? Mesela İcardi’ye Okun Buruk’u sorsalar, Roma’yı şampiyonluğa oynatır” dese, hain mi olacaktı? Lakin dedik ya, tribünler maçın değil içini soğutmanın peşinde. Birileri onları o denli hoş kurguluyor ki, alandaki kendi oyuncusuna, üstelik galip geldiği maçta reaksiyon gösteriyor. Jesus deneyimini devreye soktu. Evvel tribünlere müdahale etti, maç bitiminde taraftarı selamlamaya götürdü oyuncularını.
İrfan Can’ın kırık kalbine yenik düşmemesi için uğraştı. Kadro ile taraftar ortasındaki bağı tekrar kurmaya çalıştı. Zira biliyor; daha çok maç var. Finaller oynayacaklar. Ve büyük ekip düştüğünde, kalkmayı bilendir. Maça değinemedik. Serdar Dursun’un gecesiydi güya. Crespo tekrar kendini hatırlattı. Emre Mor imzasını attı maça ve Arda Güler, herkesi keyifli gönderdi meskenine. Bu ortada “dörtlü” oynadılar.
TURGAY DEMİR – ÜÇ BÜYÜKLER İÇTİHAT DİNLEMEZDİ
Yine bir Beşiktaş-Fenerbahçe derbisi ve biz yeniden “Ne maçtı ama” tadında bir kapışma izledik. Hakikatten ne maçtı ama!.. Fenerbahçe tartışmalı penaltıyla öne geçti, haksız penaltı gol oldu, akabinde haklısı gol olmadı, kırmızı çıktı, karşı karşıya kaçtı derken şemsiye bir anda aykırı döndü.
Derbiye damga vuran adam Redmond oldu kuşkusuz. Üç asisti, bir golü esasen her şeyi anlatıyor fakat bu icraatları yaparken ortaya koyduğu kaliteli manzara başka bir hoşluktu. 60 metre, güçlü deparla birlikte top sürdü, top ayağından bir milim ayrılmadı, sola ya da sağa sapmadı. Bu türlü bir yıldızı var Beşiktaş’ın ve sonunda kendine geldi galiba. O vakit ne diyelim, Beğenilen geldin Nathan…
SAMİMİ KONUŞALIM
Yıllardır ülkemizde bir formda ligden çekilmek durumunda kalan kadrolar olmuş, bundan sonra da olacaktır. Her çekilme olayında da herkes işine geldiği üzere konuşup, işine geleni yapacaktır. Tıpkı bugün olduğu üzere. Mevcut TFF kararı Fenerbahçe ve Galatasaray’ın işine yaradığı için Beşiktaş istediğini alamadı. Şayet üç büyüklerin hepsi tıpkı sıkıntıdan müzdarip olsaydı muhakkak, “Oynanmış maçlar kabul edilecek” diye bir karar alınamazdı! Bunun zıddını söyleyecek olan varsa samimi olmadığına emin olabilirsiniz.
İÇTİHAT BİZE UYMAZ
Pekala, “Biz içtihatlara baktık” diyen TFF samimi mi!? Bilemem, elimizde bunu ölçen bir alet yok fakat içtihat öyküsü sağlam bir taban oluşturmuyor benim nazarımda. Ne demek içtihat; bundan evvel yapılan benzeri uygulamalara bakıp birebirini yapmak! Artık soruyu tekrarlayalım, Beşiktaş’la birlikte ezeli rakipleri de Gaziantep ve Hatay’la deplasmanda oynayıp puan kaybetmiş olsaydılar ve bugün ligin başkanı Trabzonspor olsaydı TFF içtihatlara mı bakardı, yoksa puan cetveline mi? Mübarek günlerde kimsenin günahını almak istemem ancak kimse de bizi aptal yerine koymasın. Bu türlü saldım çayıra, Mevlam kayıra uygulamalar olmaz, olmamalı.
KURALIN TALİMATI OLMALI
Kurumsallaşma diyorsak evvel TFF kurumsallaşmalı. Hususumuz ligden çekilen gruplar ise bu mevzuda kesinlikle ve kesinlikle bir talimat yazılmalıdır ki gelecek dönemlerde tıpkı olaylara karşın farklı sonuçlar çıkmasın karşımıza. Diyeceksiniz ki içtihatlara güvensek olmaz mı! Güldürmeyin beni, Caner Erkin’e dudak okumayla tarihi ceza verir, Volkan Demirel’in yardımcıya ettiği hakarete “Dudakları tam okunmuyor” derseniz nasıl içtihat oluşturabilirsiniz ya da oluşan içtihata kim, ne kadar güvenebilir!
Örnek o kadar çok ki, yaz yaz bitmez. Misal, Gökhan Töre’nin ettiği küfrü hakem duymamışken rakibin hocası Bülent Korkmaz’ın ihtarıyla hakem kırmızı gösterdiğini hatırlarsınız. G.Saraylı Nagatomo’nun birebir meşhur küfrü hakemin kulağının tabanında edip kart görmediğini de hatırladığınıza eminim. Artık içtihat dersek hangisine bakacağız; işimize gelene mi!?
HAKEME NAZARAN DEĞİŞİYOR
Dahası, o çok bilinen İngilizce küfrü edip, hakemin de duyduğu halde “Avrupa’da bu sözlere kırmızı verilmiyor” diye resmi ağızların savunduğunu duyduk, gördük. Uzun kelamın kestirmesi şu. Bizde içtihat falan olmaz. Olsa bile yarın üç büyüklerin ortak hali karşısında kimse içtihat diyerek başına nazaran karar alamaz. Güzeli mi yaşananlardan ders alıp kural haline getirelim şu ligden çekilme işini. Aksi halde içtihatlara kalırsak yandı gülüm keten helva.